Her bağımlı, bağımlı olmadan önce derin bir utanç duygusuyla yoğrulmuştur. Utanç, travmanın bir sonucudur.
Utanç kişinin kendini yetersiz, değersiz ya da sevilmeye layık olmayan biri olarak algılamasıdır. Bu duygu geçici bir his değil, benlik algısını ciddi ölçüde zedeleyen derin bir histir.
İnsan bu acı veren duyguyla baş edemediğinde kendinden kaçmanın yollarını arar.
Bireyin ilk bakım verenleri kendini onarmanın kolaylıkla gerçekleştirilebileceği erken yaşlarda yetersiz kalmış olabilirler. Bu da travmaya yol açar.
Travma, bireye “Temelimde bir şeyler yanlış” düşüncesini yerleştirir. Bu his çok ağırdır. Bağımlılık, bu utançtan geçici olarak kaçmanın yollarından biridir. Çünkü o an dopamin yükselir ve o anda kişi kendini canlı, değerli ve geçerli hisseder. O anda utanç yoktur. Ama hemen ardından (bağımlılığın etkisi sürerken veya geçtikten hemen sonra) utanç geliverir. Yani bir bakıma, bağımlılıklar utançtan kaçma çabasıdır ki bu da daha fazla utanca yol açar. İnsanlar bağımlılıklarından dolayı kendilerinden utanırlar. Ama esasen bağımlılıktan çok önce kendilerinden utanmaya başlamışlardır.
Zaten mesele tam olarak budur.
Alkol, madde, kumar, alışveriş, yemek, sosyal medya gibi bağımlılıklar kişiye kısa süreli hazlar sunarken aynı zamanda duygusal acıyı ve açlığı bastırır.
Yani amaç sadece zevk almak değil, içsel boşluğu doldurmak ve utancı yok saymaktır. Kişi ‘ben kötü bir insanım, hiçbir şeyi başaramıyorum, üstesinden gelemem, ben buna değmem’ gibi yıkıcı iç seslerle –ki bu seslerin kaynağı henüz keşfedilmemiş eski kaynaklardan gelmektedir çünkü hiçbir birey bu korkuyu kendi başına yoktan var etmez- baş edemediği için kendini uyuşturur.
Bu yüzden bağımlılıklar bir haz arayışından önce duygusal bir kaçışı temsil eder..
Özellikle çocuklukta görülmemiş, aşağılanmış bireylerde derin bir utanç yatağı vardır. Bu utançla baş etmek için kişi bilinçdışı yollar geliştirir. Bağımlılık da bu yolların başında gelir. Çünkü kolay ve etkilidir.
Gerçekte bağımlılık derin ve bastırılmış bir yaranın işaretidir. Bu yarayı iyileştirmenin yolu ise kişinin utancına şefkatle yaklaşabilmesinden geçer..
Bağımlılığı bir bozukluk değil, bir başa çıkma biçimi olarak
tanımlayan travma uzmanı Gabor Maté’den ilham
ve ilim alarak, edindiğim tüm biyoenerji, dokunsal şifa yöntemleri ve insanı
insan yapan ve yaşamı daha yaşanır kılan, hepimizin içinde, -bazısı örtülü
bazısı yüzeyde- bildiğimiz “Sevgi” ile harmanlayarak geliştirdiğim teknikle Bağımlılıklar
ve Şifa hizmetini başlatmaya niyet ediyorum.
Hepimizin bir olduğunu tevhid
inancımla destekliyor ve bağımlılıkları kendi hayatımdan tanıdığımı, onlarla
hemhal olduktan sonra içimden geçmelerine izin verdiğimi ve aslında şifacının
da yaralı olduğunu ek olarak belirtmek
istiyorum..
Yol uzun, gün pek yakında
Aklındaki tüm sorular için lütfen
ara veya yaz
Sevgi ve sevinçle..